18 Ağustos 2010 Çarşamba

Yarım kalan bir rüya bu
Ve ben aslında yalnızım
Gözlerin ardında
Kaçıp giden bir yalan bu
Ve ben aslında yorgunum
...Sözlerin ardında
Dinlerken geceyi
Sesler duyardım karanlıktan
Sözlerim gerçekligin olur o an
Sen düş olursun
Gerçek ise hayal

8 Ağustos 2010 Pazar

Gel yine gel, bir sabah yeniden
Yüreğimde ağlayan şarkıları hiç söylemeden
Gel yine gel, şu yağmur dinmeden.
Çekingen gölgeler aklıma gel, gel

Duvarlar sevişmeden
Eriyorum senden habersiz bur da
Görüyorum her şeyi zamanla
Gel yine gel, yazdıklarınla

Yarım kalmış olsa da, öpüşmeye değer
Göçebe bir rüya hep sana doğru gelen
Ben orda olmasam da bir bilezik geçen
Gel yine gel, gözlerinde gölgeler

Zaman her şeyi değiştirse
Bir gün doğruyu söyler
Sen ve ben, bilmem ne desem
Öyle gidiyoruz işte
Gün saat demeden


Sınava 8 gün kala..İçimde bir rahatlama var sebebi olmayan.Hayatımdan memnunum,eskisi kadar çalışmıyorum,keyfim yerinde.En önemlisi korkmuyorum artık kazanamamaktan..
Bu sefer yine gün sayıyorum..Bodrum beni bekleeer :))

28 Temmuz 2010 Çarşamba

sonsuz teşekkürler..

Dün gece ani gelişip mükemmel sonuçlanan bir geceye daha imza attık atölyenin emektarları olarak.eminim dün geceyi gn hanım da yazıcaktır ama ev sahibesi ben olduğumdan ilk ben yazmak istedim :))
Gülnihal ve Nurci daha sonra katılsa da aramıza bir ev ortamından beklenebilecek en keyifli aksamdı diyebiliriz.Tabi Cenkhan&kızlar takımı güreşinden sonra Cenkhan için nekadar keyifli geçtiğini burda tartışmayalım..
Sabah ise gözlerimi yaşartan bir takım ruhuna şahit oldum.Annemin yatağını toplayanlar,eline süpürgeyi alp evi süpürenler,bulaşıkları yerleştirenler,çöpleri atanlar,koltukları düzeltenler..Dün rakının verdiği etkiyle biraz duygu dolu anlar yaşadım kendi halimle..Bizim grubun bu halini özlicem ben yaaa..Dost olmuşuz biz...İyi ki varsınız bebetolar
eray;evi süpürdüğün için..cenkhan;lavabodaki makarnalardan oluşan tıkanıklığı giderdiğin için..tuçç;makarnaları yaptığın için..gülnihal;yerde yatmayı sorun etmediğin için..nurcihan;evime bir 17 lik rakı bağışladığın için..bengü;sigaranı balkonda içtiğin için..barış;hiç bi işe elini sürmeyip masamızı şenlendirdiğin için teşekkür ederim... :))

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Biraz sıkıntılı uyandım bugün.Yine kursu ektim.Sanırım sınav stresi bende garip bir baskı yarattı.
Garip bir hiçbişey yapmama -yapmak istememe- arzusu bu.Ya beni kurtar ya da koyver beni kendi halime..
Bir cebimde sen, bir cebimde şarkılar. Başka da birşeyim yok

17 Temmuz 2010 Cumartesi

bodrum mavisinde boğulmak

Bodrumdaki 3. günüm..Sanırım dönmek istemiyorum.Yoğun günler geçirmekteyim ve bazen bu yoğunluk inanılmaz bir suçluluk duygusu yaratıyor bende.'Ne yapsam ya' diyorum, sonra yine kaptırıyorum kendimi bu beyaz mavi dünyaya.
Yokuş başına geldiğinde,Bodrum'u göreceksin
Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin
Senden öncekiler de böyleydiler
Akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler
Garip,çok garip
Sürekli dinlemekten kaçtığım şarkılar peşimde
Görmek istediğim yerler var önümde ama biraz durgun
Biraz suskun bu sefer, bu deniz
Gelmiş/tir belki
Yazamadığım tüm cümleler elime zorluyor kalemlerimi,
Okuyamıyorum bu yolları,bu insanları
Sanırım bu sefer kalabalığın içinde kayboldum.
Sanırım bu sefer yarattığım insanın içinde boğuldum.
Soru sormak ne de zor cevabından kaçtığında
Merak etmek de koşmak gibi olmayan ülkeye
Gelmiş/tir belki


5 Temmuz 2010 Pazartesi

Saçlarım ıslaktı
İlk sigaramı yakamayacak kadar ıslak
Sonrasını hiç hatırlamıyorum
Biblonun kırık koynuna yatacak kadar
Korkaktım belki
Biblonun kırık boynuna kendimi asacak kadar
Cesurdum
Sonrasını hiç hatırlamıyorum
Sonrası yarıya indirdiğim bayraklar
Sonrası kuyulara kurduğum salıncaklar
Dolu/dur belki
Oysa hala sıcak gelir
Seni tanıdığım o soğuk aksam rengi
Benim eldivenlerim yoktu
Senin ise göz bebeklerin
Küçüklüğümden bilirim
Düşürmedikçe açılmıyor gözleri bebeklerin
Şimdi bana gel bebeğim
Disseksiyon masamda
Bileğine çift dikiş atacak kadar çok ipek var
Hangi şeritten girersek girelim
Işıklara takılıyoruz nasılsa
Nasılsa hayat her gece
Bizi başka birinin küvetinde boğuyor
Nasılsa hayat her gece
Bizi başka birinin kuvözünde büyütüyor
Genzimden geçiyor gecenin rahmet buğusu
Genzimden geçiyor bu bıçaklar
Bu alçaklar gün boyu
Hangi akşam sana gelecek olsam
Ayaklarım kesiliyor başımdan aşağı
Yaşımdan aşağı yaşlar iniyor
Bir yaş daha yaşlanıyorum
Dünya alaşağı
Gök alaşağı ne fark eder
Ben seni cehennemin kanyak niyetine içildiği yerde bekliyorum
İnecek kıyametse varsın insin
Biz göğsümüzde çelik döveriz her gece
Cennetse bir sirk dolusu hayvan konvoyu
Varsın ayakta yaksınlar
Tek lanet inmez dilimden aşağı
Öyle ya
Biraz küçük kesmeli nefret sütünden aşkı
Aynası kasaturadan bodrum kat çocukları gibi
İlk sigaramı gördüğüm ilk ölüye içtim ben
Şimdi hiç sakız olmasın
Aşktır,nefrettir,hasrettir dillere
En güzel hatıralar
Bir cenk açtım boynumda sen gibi
Keşke hayatı
Bir dilencinin mendilinde yaşıyor olmasaydık
Keşke kaldırım olsaydık
Çamur olsaydık şehrin eteğine
Ağaçlara mezarlıktan bakıyor olmasaydık

Şimdi vur yüzüme
Dizleri üzeri çökmüş gece
Başına dayalı bir cinnetle bulmuşlar elinde
Beş parası da yokmuş öncesinde,tek nefes
Tek nefese sarılacağı

Anason saçları
Anason saçları en çok bu saatte kafa yapardı
Ona yakışmayan tek renk rüzgardı
Sonrasını hiç hatırlamıyorum
Sonrası koynumda kurduğum tuzaklar
Sonrası birbirinden düşmeye korkan uçurumlar
Dolu/dur belki

2 Nisan 2010 Cuma

okunası "blog"

Uykumdan uyandırıldım.Uykumdan uyandım.
Yazılarıma kulp takılmış.Kulplarını kırmaya geldim.
Fena olmazdı her an hissettiklerime göre yaşamak.Yapamadım..Yapamaz ki zaten hiçbir insan..
Ya gülümsemelerinde saklar, ya gözyaşlarında..
Bir insan ne kadar bağlanır ki birine?
Ya da nasıl salabilir ki özgürlüğe sımsıkı ellerinin arasnda tutarken?
Cesaret gerektirir elbet..Ellerini bıraktığı anda nereye gideceğini bilen ben gibi emin olamaz kendinden..
Ama ben gibi uçamaz işte..İster ama uçamaz.Tıpkı ben gibi sevemeyip ben gibi nefret edemediği gibi..
Bu ara sorularla yaşıyorum.Soruyorum..Öyle cevaplar buluyorum ki oturup bir güzel gülüyorum.
Geçenlerde bir arkadasım bana geniş yürekli olduğumu söyledi..Düşünememiştim ne demek istediğini..Herkes olsun hiçkimse eksilmesin istiyosun o tuvalden.Herkes başka bir renk.Ben pek renk sevmem ki ben lacivertimdir,bilemedin beyazımdır en fazla.O yüzden görmeye ihtiyacın var dedi renkleri.Pembeyi görüp gülümsemeye,sarıyı görüp heyecanlanmaya,yeşili görüp rahatlamaya ihtiyacın olduğunu bildin hep.Birde tonları girdi daha sonra aralarına..Bunlardan hiçbirini de alıp giyecek cesareti bulamadın.İçindeki heyecan da o yüzden hiç solmadı sarının bilmemkaçıncı tonu gibi..Haklısın dedim o an lafı bitsin diye.Ama aa harbiden lan dedim.
Kırmızıyla sarıyı karıştırıp turuncuyu bulamadığımda sinirlendiğim kadar haklı.
İlkleri sevdiğim kadar sonları da sevsem ya.Yok olmuyor sevemiyorum.Şu lanet yazının bile sonu gelmesin diye yazdıkça yazıyorum.Benim sürmesini istediğim bir konuşmayı sonlandırmayın kardesim ya!
Bırakın o kendisi koyuyor zaten noktayı.O dur bu yol kapandı geri dön diyor zaten sana.Gittim ben, beni kovana kadar yollar.
Sanırım kabullenemeyen son geldi.Ama düşüncesi bile arkamdan birinin itmesine bağlıymış gibi.Buna alışmam da uçurumdan yere düşme hızım kadar slow-motion sürecekmiş gibi.Yerden spatulayla kazıdıktan sonra beni,3 boyutlu yaşama geri döndürebilecek misin?
idon'thinkso.
Daha fazla zorlama.Bırak akışında izle.Daha keyifli..

31 Mart 2010 Çarşamba

ateşböceklerini seyre daldım..

Sevgili arkadasım, sevgili yatağım, eşsiz müziğimizle sabahı karşılıyoruz.
Ne de güzel olur baharın gelmesi..Kışın bitmesi..
Bugün gelecekten haberler aldık.Geçmişten yaralarımızı hatırladık..
Kendime benzettim yanışlarını, yönsüz yolsuz kanat çırıpışlarını..
Ne güzel bir hayat yaşamaktayız..Varolmaktayız iyi ki..

30 Mart 2010 Salı

Şu tatmini imkansız teselli arzumuz.

imandan yoksunum dolayısıyla mutlu olamam çünkü kendi hayatının anlamsız ve şüphesiz bir ölüme doğru ilerlediğinden endişe eden biri mutlu olamaz. mirasımda ne bir tanrı ne de herhangi bir tanrının dikkatini çekebileceğim sabit bir nokta yok. ne kuşkucuların o güzelce kılık değiştiren öfkesinden, ne akılcının odysseusvari kurnazlığından, ne de ateistin safdil ateşliliğinden nasibimi aldım. ve bu nedenle, bende ne sadece kuşku uyandıran şeylere inananları, ne de kuşkusuna sanki kuşku değilmiş gibi yaklaşanı ve karanlıklarda kaybolanı taşlayabilirim. attığım taş olsa olsa hedef olarak beni bulurdu çünkü emin olduğum bir şey varsa o da şudur : insanoğlunun ihtiyacı olan teselli arzusunun tatmini imkansızdır

4 Mart 2010 Perşembe

ruh hali

Bugünkü ruh halimi bu saygıdeğer kadına borçluyum. :))
Kimseye etmem şikayet le başladık ..
Avuçlarımda hala sıcaklığın var la devam ediyoruz.. :))
Heryerde sen, herşeyde sen .. Bilmem ki nasıl söylesem..
Garip bir karmaşık durum içerisindeyim.Artık geride bırakmak istemiyorum kimseleri.Beraber de yürüyemiyorum ama.Dar geliyor, ya koşmam gerek önlerinden ya da arkalarından izlerini sürmem gerek..Her türlü yanyana olamayız.
O yüzden herkesle vedalaşıp devam ediyorum yoluma..

Yaralarım çok derin, sonu yok bu kederin..
Kendime seçtim yar
Şimdi oldum ellerin..

3 Mart 2010 Çarşamba

1 Mart 2010 Pazartesi

bugünün nedeni halil cibran

yıktığın bir köprünün başındasın
geriye bakıyorsun geldigin yola
ayak izlerinde ayrık otlar yeşermiş..
gülümsüyorsun..
okunaksız mektuplar ve tütün kırıntıları kalmış biten bir aşktan
bilgelik arıyorsun yıkıntıların arasında
oysa bir bardak suyun yalnızlığında yatıyor bilgelik
bir kuyuya bırakılan taşın çaresizliğinde
gözlerimi kapayıp, ne desem anlaşılmayacak bile bile,
düşüyorum yola..
çoktan unuttuğum bir ezgi kulaklarımı tırmalarken..

28 Şubat 2010 Pazar

gerçek şeyler

Gerçek bişeyler oldu ve ışıklar yandı.
Ne garip dedim orda geçirdiğim 3 buçuk bilemedin 5 saat boyunca.yukarı baktığımda yeşil lazer ışıkları duyduğum jamiroquai şarkıları..Herbirinin 7 farklı anısı..Tanrı'ya yakın hissettim, kendime yakın hissettim, kendimden uzak.Teşekkür ettim, neden der bi başkasına söylesem.Ama o anı yaşamak için dua ettiğimi yatmadan önce söyleyemem ki.
Dediğim gibi ne garip, olanlar, yaşananlar, yaşanmamış gibi, ama yer etmiş bir yerlerde..Konuşuldukça açığa çıkan, açığa çıktıkça hatırlanan, hatırlandıkça yüzde tebessüm bırakan. Ne tebessümü ki o.Çok mu güzeldi? Çok mu vazgeçilmez? Ya da ne bileyim çok mu çekilmez? Hiçbiri değildi elbette ki. Ama bizde bıraktığı izler aynıydı. Gözlerime baktığındaki iz aynıydı en son baktığı gündekiyle.
THİS CAN NEVER REALLY END.
Üç kelime. " ya, işte, falan"
anlamı:-yok heralde
ama anladım işte ya.Anlasana işte anladım bunları.Tamamladım kelimeleri.Aralarına sözcükler kattım.Nokta bile koymama gerek kalmadı.Virgüle, ünleme,.. Hiç gerek kalmadı.Tamamladım ve baktık yine birbirmize.Sanki o an ; o ben, ben de o olduk bir an için.Sanki bir an için yaşananları uzaktan izledik elimizde patlamış mısırlarımız, rahat koltukta sırtımızda yastıklarımız.Bir an sonra döndük şimdiye.Elimizde içkilerimiz, soğuk havada bişeyler bişeyler.
Ne kadar bağlı bir ucum.Yok bulamıyorum.. Bir bulsam ellerimle kopartıcam kıpkırmızı olana dek avuç içlerim.Suyun altında sanıyorum.Derin çok derin.Bilir korkum vardır.Ürperirim her baktığımda yüksekten derinlere..